SOFRA ADABI
Memleketimizde yemek sofrası çok önem teşkil eder. Günlük aile sofrasında ailenin büyük erkeği sofraya oturmadan, oturulmaz ve yemeğe o başlamadan başlanmaz. Eskiden yemek büyük bir tabakta ortaya konur ve herkes aynı kaptan yemeğini yerdi ancak kendi önünden yemeye de dikkat ederdi. Başkasının tarafına kaşık daldırsa -ki bu çok büyük bir ayıptır- hemen büyükler tarafından uyarılırdı. Şimdi artık herkesin tabağına ayrı servis yapılıyor. Yine büyükler başlamadan yemeğe başlanmaz ve onlar kalkmadan kalkılmaz. Aile büyüğü yemeğe başlarken yüksek sesle besmele çeker ve kalkarken de elhamdulillah şükür der kalkar.
Sofraya bayanlar çocuklar ve erkekler beraber oturur. Yeni gelen gelinler kayınpederi çağırmadan oturmazdı. Birde hoş bir gelenekte vardır ; kayınpeder geline sofraya oturması için birde hediye verirdi.Sofrada fazla yüksek sesle konuşulmaz. Yemekte hakka riayet edilir.
Günlük aile sofralarından ayrı bayram, düğün, sünnet düğünü, iftar ve özel davet sofraları da vardır. Bu sofralar günlük sofralardan farklı daha özenle hazırlanır. Yine sofraya ilk davet edilenlerden en büyük olanı önce oturtulur diğer davetliler de yaş ve statüsüne göre oturduktan sonra ev sahibi oturur. Genelde bu davetlerde kadın ve erkekler ayrı ayrı otururlar.
Kendi başına yemek yiyemeyecek kadar küçük olan çocuklar önceden doyurulur. Diğer çocuklarda sofrada annelerinin yanında otururlar.
Yemeklerimiz et hamur ve katık ağırlıklıdır. Kışın uzun yaşandığı memleketimizde uzun dayanan ve çok tok tutan yiyecekler tercih edilmiş ve bu yönde bir mutfak oluşturulmuştur.
ESKİDEN sebze ve meyve kış aylarında ulaşım zorluklarından dolayı bulunamadığından kendi imkanları ile saklanan gıdalar tüketilirdi. .Armut ayva gibi meyveler tek tek dalından koparılır samanlıkta saman içinde veya buğday içinde saklanır. Olgunlaşanlar çıkarılır ve ev halkına eşit bölüştürülürdü. Ayrıca uzun kış gecelerinde eğlencelik olarak üzüm ve dud pestilleri hazırlanırdı.Dud ve üzüm kurutulur karpuz çekirdekleri kurutulur kavrulurdu.
Nohutlar işlemden geçirildikten sonra kum içinde kavrulurdu.
Yaz aylarında farklı sebzeler kurutulur, kavurmalar yapılırdı. Çökelekler tuluma basılır serin yerlerde toprak altına gömülerek kışa saklanır dı. Post içine basılan tomast kış sabahlarının vazgeçilmez kahvaltılıklarından dı. Sıcacık pişirilmiş sac ekmeği veya fırından alınan pide ekmeği ile nefis yenirdi.
Meyveler doğranır (elma armut, ayva, erik .kayısı )kurutulur kışın kaynatılır hoşaf yapışlırdı.
Buğday zamanı harman sonrası hasılatın bir kısmı eve ayrılır gerisi satılır. Eve ayrılan bölümden bir kısmı ekmek yapmak değirmen götürülür un yaptırılırdı. Evlerin içinde özel un basmak için yapılan kendi çapında silo görevi yapan depolara doldurulurdu. Geri kalan buğdaylar büyük kazanlarda kaynatılır damlarda serilir kuruyan buğdayalar önce dıng denensu değirmenlerinde kabuklarından ayrılır el değirmenlerinde (dıstar) çekilir elenir ufaklıklıklarına göre pilavlık köftelik ,kısırlık olarak ayrılırdı. Bu işler akraba ve komşularla imce usulü yapılırdı. Erişteler kesilir, tutmaç ekmekleri yapılırdı. Pekmez ve farklı reçellerde kaynatılırdı(böğürtlen (bırik) erik, kayısı, ayva, çilek vb reçelleri yapılırdı.
Ceviz zamanı cevizler ağaçtan toplanır dövülerek kabuklarından ayrılır.kurutulurdu.Az bulunan badem ağaçlarıda aynı işlemden geçirilirdi. Kış geceleri sedir kırlentlerinden biri rampa yapılır cevizler eşit sayıda çocuklara dağıtılırdı. Bu cevizleri yapılan rampadan sırayla yuvarlayan çocuklar dan hangisi giden yerdeki cevize değdirirse yerda biriken cevizleri topalardı bu oyun saatlerce çocukları oyalardı sonrada bu cevizler kırılır pestil dud kurusu ve üzüm kurusuyla yenirdi. Bu oyuna büyüklerde katılırdı .
Kışa hazırlık zor uzun ve meşakkatli bir o kadar da eğlenceli olurdu.
Şimdilerde her yerde olduğu gibi eski lezzetleri bulamamakla beraber hala bu hazırlıkları yapanlar var. Kendi ihtiyacı için veya satmak için hala bu işleri yapanlar var.
Sebze ve meyve kurutmak. Reçel yapmak azda olsa salca yapmak hemen her evde hala yapılan işler. Bulgur ve katık hazır alınır oldu. Artık eskisi gibi hayvancılık olmadığı için katık temini ve çeşidi bulmak zorlaştı. Unutmada Bingöl ‘ü söyleyip te balını yazmamak olurmu hiç. Kekik kokan , çiçek kokan her dağından ayrı lezzet toplayan arıların yaptığı balları ve kaymakla yenen dürümü…
HİLAL GÜNAY ATALAY
15.01.2012
|